
Ortak Bir Gelecek İçin
Sürdürülebilir Uygulamalar
*KalDer Kalite Kongresi çerçevesinde düzenlenen çalıştay tanıtımı amacıyla yazılmış ve Önce Kalite dergisinde yayınlanmıştır.
Adını 1980’lerde koymuş olsak bile, sürdürülebilirlik, tarih boyu farklı konu ve alanlarda karşımıza çıkmış ve aslında yaşamımızın merkezinde, özellikle çevresel, ekonomik ve sosyal alanlarda temel değer olarak yer almaktadır.
1980’lerden beri dünyada yaşanan değişiklikler, siyasi ve ekonomik konjonktürlerin farklılaşması nüfusun hızla artması ve buna bağlı olarak iklim değişikliği konularının gündeme gelmesiyle birlikte Sürdürülebilirlik, ortak bir gelecek için yaşam kılavuzu niteliğini de taşımaktadır.
Günümüzde sürdürülebilir kalkınmanın karar vericileri artık yalnızca devletler değil. Artık tüm dünyada sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlama ve toplumun gelişmesinde sorumluluk alma devletler kadar özel sektörün de görevi olarak görülmektedir. Birleşmiş Milletler 2015 yılında ilk kez Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri için özel sektör aktörlerine de çağrı yaparak, her bir hedefin anlaşılması ve daha önemlisi kurumsal iş hedefleri ile ilişkilendirilmesi için tavsiyede bulundu.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Hedefleri
Ekonomik ve sosyal olarak daha kapsayıcı bir yaklaşımla birlikte, sürdürülebilir kalkınma için belirlenen hedefleri gerçekleştirirken güçlü işbirlikleri ve çözüm modellerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kapsamda devletler ve karar vericiler, sürdürülebilir kalkınma için uygulamalar geliştiren kurumlarla işbirliklerini giderek artırmakta, çözüm modellerinin en önemli paydaşları olarak görmektedir.
İşletmelerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin bir parçası olması, vizyon ve iş önceliklerini bu hedeflerle ilişkilendirerek sürdürülebilir uygulamalar hayata geçirmesi, yaratılan değerle birlikte yenilikçi ürün ve hizmetlerin geliştirilmesine, ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin azaltılması ile refah seviyesi yüksek bir toplumda kendi sürdürülebilirliklerini de sağlamalarına katkı sağlar.
Birleşmiş Milletler tarafından 2000 yılında yayınlanan Milenyum Kalkınma Hedefleri sürdürülebilir kalkınma için oluşturulan, devletler ve yerel yönetimler başta olmak üzere karar verici tüm yapılara yönelik yapılan en somut çağrılardan birisi olmuştur. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations Development Programme, UNDP), 15 yıllık bir sürecin ardından 2015 – 2030 yılına kadar sürdürülebilir kalkınma için Küresel Hedefleri, diğer bir deyişle Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini (Sustainable Development Goals, SDGs) yayınladı.
Hedefler, insanlık için temel olan, aşırı yoksulluğu ortadan kaldırmak, eşitsizlik ve adaletsizlik ile mücadele ve iklim değişikliğini düzeltme taahhütleri için 17 hedef ve 169 alt uygulama hedefinden oluşmaktadır.
EFQM Modeli ve Sürdürülebilirlik
EFQM Modeli 1991 yılında ilk duyurulduğu dönemde sürdürülebilirlik kavramlarıyla olan ilişkisini temel aldığı değerler üzerinden ortaya koymaktaydı. Bu değerler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (1953) ve Avrupa Sosyal Şartında (1961) açıklanan ve Türkiye’nin de dahil olduğu tüm Avrupa ülkeleri tarafından imzalanan belgelerin özünü oluşturmaktadır. Model içerisinde pek çok yerde karşımıza çıkan bu değerlerin yanında, insan haklarının temelini oluşturan ilkelerin kuruluşlar tarafından zaten uygulandığı varsayılarak tekrar değinilmemiştir.
“EFQM Mükemmellik Modeli, yasalar çerçevesinde yükümlü olup olmadığına bakılmaksızın mükemmel bir kuruluşun BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin 10 ilkesine saygı göstereceğini ve uyacağını öngörür.”
EFQM Model kitabında ifade edilen bu cümle, EFQM Modeli ve sürdürülebilirliği birbirine bağlayan ve ne kadar iç içe olduklarını gösteren açık bir ifadedir. EFQM Modeli tam olarak uygulandığında sürdürülebilirliğin gerekleri de yerine getirilmiş olacaktır. Bu anlamda model, kurum ve kuruluşların sürdürülebilirliğin gereklerini yerine getirebilmeleri için bir yol haritası sunmaktadır. Bu yol haritası 9 kriter içerisinde birbirini tamamlayan yaklaşımlar ve sonuçlar bütünü olarak yer almaktadır.
EFQM Mükemmellik Modeli “Sürdürülebilir Bir Gelecek Yaratma” ana teması çerçevesinde girdi kriterleri içerisinde kurum ve kuruluşların neler yapmaları gerektiğini belirtmektedir. Bunları hangi yaklaşımlar ve yayılımlar çerçevesinde hayata geçirebileceklerini ifade etmektedir. Sonuç kriterlerinde ise bu yaklaşımlarla ilgili hangi sonuçları izlemeleri gerektiği konusunda yol göstermektedir.
Çalıştayda üzerinde detaylı bir biçimde tartışıp örnek uygulamalar yapacağımız bu yaklaşımlardan bazı örnekler vermek konunun daha net anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Model, liderlik kriterinde liderlere önemli sorumluluklar yüklemektedir. Liderlerin, kuruluşun etik kurallarının belirlemeleri ve bu kurallar çerçevesinde davranışları ile çevrelerine örnek olmaları gerektiğini belirtmektedir. Strateji kriterinde, kuruluşun stratejilerini oluşturulurken sürdürülebilirlik kavramlarının mutlaka kuruluşun stratejileri arasında yer alması gerektiğini belirtmektedir. Çalışanlar kriterinde, adalet ve fırsat eşitliğinin sağlanmasından ve iş yaşam dengesinin kurulmasından söz etmektedir. İşbirlikleri ve kaynaklar kriterinde, tüm kaynakların değerlendirilmesinde ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerin dikkate alınması gerekliliğinden söz etmektedir. Süreçler, Ürünler ve Hizmetler kriterinde ise, ürün ve hizmetlerin yaşam çevrimleri süresince çevreye, sağlık ve güvenliğe olan etkilerinin gözetilmesi gerektiğini belirtmektedir.
Kadir Erkan – Sevim Akyol



